Evlilikleri sallantıda olan yüzlerce çifte yardım eden psikoterapist Mira Kirshenbaum’un yazdığı kitap tartışma yarattı. Kirshenbaum ihaneti itiraf etmek yerine, ilişkiyi kesip sessiz kalınmasını tavsiye ediyor.
İngiltere’de “When Good People Have Affairs” adlı kitap konuşuluyor şu sıralar. Kitabın yazarı psikoterapist Mira Kirshenbaum. Ona göre evlilikte ihanetle karşılaştığımızda önemli olan bunu nasıl göğüsleyeceğimiz. Çünkü örneğin, olandan bitenden ötürü suçluluk duymak yanlış kararlar almamıza yol açıyor. Yine yazara göre, evlilik dışı macera yaşayanların çoğu kötü insanlar değil, sadece hatalı davranarak kendilerini zor duruma düşüren kişiler ve bunlar genelde uykusuz geçirdikleri gecelerde suçluluk içinde kıvranıyor.
Bir partide birini masumca öpmekten uzun süreli bir cinsel ilişkiye girmeye kadar her şey bu tanım kapsamına alınabilir. Çoğu zaman ilişki tamamen cinsel boyutlu olabildiği gibi, bazen de sadece duygusal boyutta olabiliyor.
Peki, ihanette neyi ölçü alacağız?
Ölçü şu: Eğer eşiniz sizin bu tür davranışlarınızdan incinmişse işte bu ihanettir.
İstatistiklerin bu konuda ortaya koyduğu rakamlar pek iyimser sayılmaz. Evli erkeklerin yüzde 47’si evlilik yaşamlarının bir döneminde cinsel veya duygusal nedenlerden ötürü evlilik dışı bir ilişki yaşıyor. Bu oran kadınlarda yüzde 35.
Bir soru daha o zaman: Bu yüksek oranın nedeni ne peki? Kirshenbaum’a göre ihanete uğrayanlar, kendilerini eleştirerek sonunda doğruyu bulabilir. Eğer doğru karar verebilirlerse, evliliklerine ilişkin eksiklikleri öğrenip durumu düzeltebilirler. İhanet belki bu anlamda işe yarayabiliyor.
Kaçamağın cazibesi
Erkeklerin yaşadığı kaçamakların çoğu masum başlıyor. Kocanızın evliliğinizden bir şikayeti olmayabilir ama büyük olasılıkla çok mutlu da değildir. Birden yeni bir kadın çıkar karşısına ve hayatının tekdüzeliğini siler bir anda. Kaçamağın cazibesi de tam burada işte. Eşinizle aranıza, evliliğinizde eksik olan bir şey girmiştir. Macera başladığında kendisini çok suçlu hisseder ve gerçekle yüz yüze gelmektense, maceraya devam eder.
Her geçen gün ise sizin maceradan haberinizin olma olasılığını artırır. Sizin ve kocanızın stresi büyür. Onun için iki kadın arasında bir tercih yapma gereksinimi zamanla dayanılmaz hale gelir. Kirshenbaum’a göre en tehlikeli dönem budur. Suçluluk duygusu nedeniyle cezayı hak ettiğini düşünmeye başlar ve sonuçta yanlış bir karar alarak eşlerine itirafta bulunur. İşte o zaman da gerçekten cezalarını bulurlar. Üstelik bu karar yalnız kendi yaşamlarını değil, sevdiklerinin yaşamlarını da altüst eder.
Kirshenbaum normal şartlarda böyle bir itirafın büyük bir hata olduğunu düşünüyor. O ihaneti itiraf etmek yerine, ilişkiyi kesip sessiz kalınmasını tavsiye ediyor: “Doğruculuk çok iyi ama eşinizin mutluluğu ve size olan güveninin sarsılması söz konusu olduğunda değil. Sadakatsizliği savunmuyorum ama bu ilişkinin sonu demek olmamalı.”
O halde ihanet hangi dönemde itiraf edilmeli? Bunun iki istisnası var: Birincisi cinsel yolla geçen bir hastalık söz konusu olduğunda, ikincisi gizli ilişkinin ortaya çıkması kaçınılmaz olduğunda.
Kirshenbaum’a göre boşanmanın gerçekten doğru bir karar olacağı durumlar da var şüphesiz. Öyle ki, boşanmanın çocuklar için çok da kötü bir deneyim olmayacağına inanıyor. Yaptığı benzetme de bir hayli ilginç: “Bir kavanoza tıkılmış iki akrep gibi anlaşamayan anne ve babalarla bir evde yaşamak çocuklar için daha kötü. Böyle bir evliliğin bu kurum hakkında çocuklar üzerinde nasıl bir imaj yaratacağını düşünün.”
Kadınlar ve ihanet
Daha ilginç sayılabilecek görüşleri arasında; evlilik dışı yaşanan ilişkilerin ardından eğer gelişmeleri kontrol altına almak mümkünse evliliğin yıkılmaması gerektiği de var. Kirshenbaum dışındaki uzmanlar da eşinizi onu sevdiğinize inandırmanız, sevgisini yeniden kazanmanız gerektiğini öneriyor.
Uzmanlar erkeklerin ihanetinin anatomik yapılarından kaynaklandığını belirtiyor. Bu yüzden erkeklerin kadınlardan daha çok ihanet ettikleri ileri sürülüyor.
Peki kadınlar hiç mi ihanet etmiyor?
Araştırmalar kadınların da son yıllarda giderek artan düzeyde eşlerini aldattıklarını ortaya koyuyor. Kadınların ihanet nedenlerinin arasında en büyük etkenin ise önce kendilerinin ihanete uğramış olmaları. Böylece kendileri de ihanetleriyle erkeklerle eşit seviyeye gelmiş oluyor.
Kimi uzmanlar ise evlilik ya da birlikteliklere “iş ortaklığı” gibi bakılmasını öneriyor. Bir kişiye tümüyle sahip olma duygusunun yıpratıcı olduğunu belirten uzmanlar “İş ortağınıza bu kadar sahip çıkmıyorsunuz, unutmayın bunu” demeyi de ihmal etmiyor tabii.
Şüphesiz birlikteliklerde yapılan yanlışlar için özür dilenmeli. Uzmanlar bu konuda pişmanlık duyulması gerektiğini, eğer duyulmuyorsa son noktanın konulması gerektiğini de vurguluyor. O son noktanın artık geri dönülmez bir nokta olduğunu da söylemeye herhalde gerek yok.